“Küçük bir Öykü Bu” öyküsü.
Sene 1989. Aylardan Nisan. Ben gene motor üstünde İstanbul’dan Bodruma yol alıyorum. O yıllarda genellikle Gölköy’de arkadaşların eski taş evlerinde misafir edilirdim. En çok yarısı denizin içinde yarısı karada asırlık taş evi tercih ederdim.
Bir öğle sonrası ayaklarım denizde gövdem karada evin avlusuna uzanmış dinleniyordum. Yattığım yerden evin uzantısındaki kumsalı görebiliyordum. Gözüme sarmaş dolaş kumsalda yürüyen bir çift çarptı. Öylesine güzeldiler ki gözden kayboluncaya kadar arkalarından baktım…
O kısacık zaman dilimi içinde çiftin tanışmalarını, birlikteliklerini ve ayrılıklarını hayal ettim. İşte o anda bu aşkı öyküleştirip kaleme dökmeye karar verdim. Fakat tek bir şarkı içine sığdırmaya çalışmak hem çok zordu hem de beni tatmin etmeyecekti. Bu öyküyü ancak birkaç şarkıyla bir albümde toplamam gerektiğine karar verdim. Daha önce bu tarz bir projenin yapıldığına şahit olmamıştım. Bu düşünce beni hem çok heyecanlandırdı hem olağan üstü motive etti. Apar topar tatilimi yarıda keserek motora atladığım gibi İstanbul’un yolunu tuttum…
Öncelikle öykünün kurgusunu yaptım; bir başlangıç, tanışma, sevgililik, mutluluk, aşkın doruk noktası, sorunlar ve final. Böylece albüme girecek 12 şarkının başlıklarına karar vererek başladım.
Sıra geldi bu projeye besteleriyle imza atacak besteciye karar vermek. İlk aklıma gelen Vedat Sakman oldu. Hem vizyonu geniş, son derece esnek ve çalışılması keyifli bir arkadaşımdı. Üstelik çok iyi bir aranjördü. Zaten bu proje tek bir besteci ve tek bir aranjörle bir bütün olmak zorundaydı.
O vakitler Üsküdar Paşalimanında sevgilimin boğazı gören çok geniş ve hoş bir evinde yaşıyordum. Vedat’ı hemen davet ettim, o da bizimle bu projeyi bitirinceye kadar bu evde yatıp kalkacaktı. Böylece çalışmaya başladık. Ben şarkı sözlerini yazıyorum, Vedat geceleri besteye çalışıyordu. Ertesi oturuyoruz gerek sözlerde, gerekse melodide gerekli değişiklikleri, rötuşları yapıyoruz. Ben bir yandan da bu projeyi seslendirecek solisti arıyorum. Arıyorum zira tanınmış, popüler bir solist istemiyorum. O dönem samimi ve arkadaş olmadığım popüler sanatçı yok gibi. Ama ben bu projeyle parlayacak, sahnesi olmayan yepyeni birinin peşindeyim…
Vedat’la çalışmalarımız son derece verimli ilerliyordu. Projenin yarısını bitirmiştik. Lakin bizim bu tempomuzdan, evi stüdyoya çevirmemizden, gecelerin gündüze çevrilmesinden sevgilim haklı olarak! sıkıldı ve ikimizi de evden kovdu…
Vedat’la pılımızı pırtımızı toplayıp ertesi gün Nişantaşı Topağacı’nda küçük bir çatı katını kiralayıp yerleştik. Bir yandan yazıp bestelemeye devam ediyorduk, diğer yandan biten parçaların orkestrasyonları yardıma gelen Uzay Heparı tarafından temize çekiliyordu. Böylece ekibimize Uzay da katılmış oldu.
O sıralarda Evita müzikalinin provaları başlamıştı. Uzay Heparı’da kurulan orkestranın piyanistiydi. Benim farklı bir solist aradığımı da biliyordu. Bana “Zuhal Olcay olmaz mı, çok iyi sesi var, provalardaki performansı çok iyi.” demez mi! Oldum olası Zuhal’i filmlerinden biliyor ve çok beğeniyordum zaten. Lakin şarkı söyleyebileceği hiç aklıma gelmemişti. Ertesi gün kendimi Evita provalarının kulisine attım. Zuhal’e projemi bütün detaylarıyla anlattım. Hiç tereddüt etmeden kabul etti…
Sonraki günler bir yandan şarkılar yazılıyor, besteleniyor, notalara dökülüyor ve Zuhal’in de katılımıyla şarkı provaları yapılıyordu.
Gölköy’de kumsaldaki o çifti görmemin üzerinden 6 ay geçmişti. Stüdyo çalışmalarını 15 günde bitirdik; artık projeyi kasete kaydetme vakti gelmişti…
Ş A R K I L A R
-
- Sizi Gözlerdim Hep
Genç kadın mütevazi bir çatı katında yaşıyordur. Karşı apartmanın oldukça geniş ve çok güzel döşenmiş çatı katında ise sürekli şık davetler veren orta yaşlarında bir erkek yaşamaktadır. Genç kadının gözü hep karşı dairedeki bu yakışıklı adamın üzerindedir. Sırrını kimseyle paylaşmaz. Giderek ilgisi, hayranlığa dönüşür.
“ Yatağıma uzanır
Sorardım korkarak kendime
Bir gün
Dokunabilecek miyim diye size..”
-
- Memnun Oldum
Günlerden bir gün, genç kadının yakın bir arkadaşının doğum günü partisi vardır. Süslenir, hediyesini alır ve partiye katılır.
Sürpriz! Kalabalığın arasında hayran olduğu karşı komşusu da vardır…
“Yaklaştım size bir kurban gibi
Sonsuz basamakları tırmanırcasına
Bilebildiğim tüm sözcükler düğümlendi
Yüreğim pençe pençe şakaklarımda
Tutundum devrilmemek için gözüm karardı
‘sen kimsin’ diye sorduğunuzda…”
-
- Ve Seni Bekliyorum
Genç kadın bütün gün bakım yapmıştır. Yeni aldığı elbiseyi giymiş, makyajını tazelemiş, saçını düzeltmiş, pikaba en sevdiği uzun çaları koymuş kendisini yemeğe çıkaracak aşık olduğu adamı beklemektedir…
“Penceredeyim saçımı tarıyorum
Kulağım kapıda
Elbisem buruşmasın diye
Oturmuyorum
Ve seni bekliyorum…”
-
- Sen Farklısın
Kısa süre sonra ayrılmaz olan ikili yolculuklar, tatiller, geziler yapar. O dağ senin bu deniz benim, şu kasabaya da uğrayalım, bu şehri de görelim, şurada kalalım burada kamp yapalım keyfini ve mutluluğunu yaşarlar…
“Dağ evinden kıyı kasabasına
Tılsımlanmış iki mecnun gibi
Sanki elimizde sihirli değnek
Yaprak yaprak soyduk kendimizi
Farklısın sen çok farklısın
Yaşamı altüst eden çılgınlıksın…”
-
- Uçmak
Artık aşklarının zirvesini yaşamaktadırlar. Genç kadın bir nevi nirvanaya ulaşmıştır. Adeta uçmaktadır…
“Öyle uçtuk
Öyle uçtuk ki
Öylesine seviştik ki
Dünyaya kanat açtık…”
-
- Beni Korumalısın
Genç kadın aklına fikrine birikimine saygı duyduğu ve güvendiği sevgilisinden kendisini aydınlatmasını ve korunmayı beklemektedir.
“Yol gösterenim beni her şeyden çok sevenim
Beni korumalısın bilemediğim, anlayamadığım
Şu karmaşık dünyayla beni tanıştırmalısın…”
-
- Özledim
Birlikteliklerinin üzerinden bir sene geçmiştir. Genç kadın sevgilisinin başlardaki ilgisinin giderek azaldığını hisseder…
“Beyaz örtüler üstünde
Rejans’ta yemek yedikten sonra
Müşterisi az bir barda
Baş başa kafe konyak içmeyi
Özledim çok özledim…”
-
- Kafam Karışıyor
Özlem yavaş yavaş yerini endişe ve kuşkulara bırakır. Sürtüşmeler, kıskançlıklar, suçlamalar ve darılmalar başlamıştır.
“Kafam karışıyor kafam
Her şeyin sonu olduğuna
Sonların varlığına
Ve bunu sende yaşadığıma”
-
- Neden
İlişkisini sorgulamaya başlayan genç kadın zaman zaman bunalıma girmektedir. Bu düşüşe bir anlam verememektedir. Huzursuzluk ve hayal kırıklıkları ara ara ayrılıklara da yol açmaktadır…
“Neden karıştırıyorum
Denizi ağaca
Gökyüzünü dereye
Kendimi aynalara…”
10-Kara Güvercin
Son buluşmalarında içlerini boşaltırlar. Bir nevi hesaplaşmadır. Seslerini yükseltir birbirlerine girerler. Aşk yerini sevgisizliğe bırakmıştır. Ayrılık kaçınılmazdır…
“Acı dil, şiddet ve fırtına
Her yer fora, her şey alabora
Çirkin eller, gözler serseri
Gelen lekeli, giden lekeli
Çelişki, histeri, kişilik
Sevgi çemberi delik deşik”
11-Yalnızlığım
Genç kadın başından sonuna kadar bu yaşananlardan sonra. Sevgilisinin kendisine önemli bir miras bıraktığının farkına varır; kendinin farkına varmak, kendini bulmak, kendine inanmak ve yalnız kalabilme gücü ve cesareti…
“Senin olmamı istedin; ama belki de bir aşık gibi
İnatla bunca zaman kendine sakladın belki de
Bir tohum gibi serpildin, filizlendin, ben oldun belki de
Yatağımı bile paylaşabilmek için benimle…”
12-Küçük Bir Öykü Bu
Bu öyküyü dile getiren anlatıcı, finalde bu öykünün aslında benzerini, ama az ama çok, aşk yaşayan herkesin başından geçtiğini vurgular…